Müslüman aynı delikten ikinci kez sokulmaz diye güzel bir atasözümüz var ama biz aynı delikten yıllardır defalarca yılanlar tarafından sokulmaya devam ediyoruz. Milli şuurdan yoksun devlet aklını kullanmayan veya kullanmalarına müsaade edilmeyen kukla yöneticiler yüzünden on binlerce şehit verdik. Öğretmeninden kundaktaki çocuğa, askerimizden polisimize kadar binlerce canın yittiği terör belasına son neşteri bir türlü vurup düzlüğe çıkaramadık. Ne zamanki bölücü terörü dize getirecek olsak gizli bir el devreye giriyor barış, kardeşlik, demokrasi, uzlaşı, kapsayıcı, açılım, akil insanlar… Kılıfıyla terörle mücadeleyi yeniden dumura uğratıyor.
Kırk yılı aşan bölücü terör ile mücadelede ne yazık ki onlarca hükümet gelip geçmesine rağmen anlayış bir türlü değişmedi. Terörle mücadelede ne zaman kararlı mücadele yaptıysak başarılı olduk. Terörün belini kırdık. Teröristlere diz çöktürdüğümüzde başta ABD olmak üzere AB ülkeleri, İsrail, Rusya ve İran devreye girerek teröristlere kol kanat oldular. Onlar görevlerini yaptılar bizim siyasi irade ise onların tuzaklarına kapıldı.
Geçmiş yıllara göre verdiğimiz şehit rakamlarına baktığımızda; 2006 yılı 7 şehit, 2007 yılı 23 şehit, 2008 yılı 135 şehit, 2009 yılı 55 şehit, 2010 yılı 88 şehit, 2011 yılı 96 şehit, 2012 yılı 128 şehit, 2013 yılı 2, 2014 yılı 4, 2015 yılı haziran ayına kadar 2 şehit verdik. 2015 yılı haziran ayında çözüm sürecinin sona ermesiyle 6 ay içinde 733 şehit birden verdik. Bu rakam 10 yılda verilen şehit sayısından fazla olması sebebiyle açılım denilen projenin verdiği zararı da göz önüne sermektedir. Açılım sürecinin zararı 2016 yılında da devam etmiş ve 645 şehitin evine ateş düşmüştü. Şehit sayısı devam eden yıllarda ise 2017 yılı 157, 2018 yılı 121, 2019 yılı 86, 2020 yılı 41, 2021 yılı 138, 2022 yılı 162 ve 2023 yılında ise 63 olarak kayıtlara geçmiştir.
Buradan baktığımızda 2009 yılında başlayan kararlı terörle mücadele ile neredeyse terörün dibinin kazınmasına ramak kalmış, teröristler ya teslim oluyor ya da yok oluyorlardı. Yurt içinde bitme noktasına gelmişlerdi ki içerdeki hain el ile dışarıdaki el yine işbirliği yaptı. Terörle mücadelemizde bir dönüm noktası daha cereyan etti. İçerdeki hainler eli ile ULUDERE (Roboski) Kamuoyunda “Roboski Katliamı” olarak bilinen olayda 17’si çocuk 34 kişi hayatını kaybetti. Bu vahim hadise ile Geçen 15 yılda ne sorumlular tespit edildi ne de herhangi birileri yargılandı. Ailelerin açtığı dava ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) geri döndü. Eften püften davalarda bile Türkiye’yi mahkûm eden AİHM (Avrupa insan hakları mahkemesi) nin böylesine vahim olayda duyarsız kalması da plana ortak olduklarına işaret etmektedir.
ABD’nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), Mayıs 2012’de yayımladığı bir haberinde, söz konusu istihbaratın ABD yapımı İHA’lardan geldiğini öne sürdü. Bir başka iddia ise bölgede İsrail yapımı Heron aracının olay yerinde olduğudur. Bu iddialar Uludere’ye kirli ellerin girdiğini teyit etmektedir.
28 Aralık 2011 Uludere de kaçakçılık yaptıkları anlaşılan sivil vatandaşlarımızdan 17’si çocuk 34 vatandaşımızın katledilmesi ile varılmak istenilen yol haritası, Devletin kararlılıkla sürdürdüğü terörle olan mücadelesini zafiyete uğrattı. Devlet mahcubiyet hissi ile bugünden sonra terörle mücadeleyi askıya aldı.
Takip eden yıllarda neler oldu; 4 Nisan 2013 Akil insanlar sahaya sürüldü. 28 Şubat’ta 1997 yılında uygulanan ikna odalarının bir benzerini o dönemin mağduru olduğunu iddia edenler tarafından yurt sathında ikna odaları oluşturuldu. Birinci Habur çadır mahkemeleri kurulması rezaleti ve askeri garnizonların çıplak gözle görebildikleri yakınlıkta teröristlerin talim yapmaları ve bunlara maalesef aldıkları talimatlardan dolayı müdahale edemeyen refüze edilen Türk askeri yetkililerinin gözü önünde açılan hendekler, Oslo görüşmeleri, bebek katiline gidip gelen zevatlar, açılım süreci, bu süreçte maalesef tüm siyasetçiler ve sarı sivil toplum örgütleri ya desteklediler ya da cılız itirazlar yaptılar. Herkesin üstüne ölü toprağı atılmış gibiydi. Bu açılım süresince en tutarlı gücü oranında tepki ve tavrı Büyük Birlik Partisi gösterdi. “Çözüm değil Çözülme süreci” diyerek yirmi küsur şehirde paneller konferanslar yaparak tepkisini koydu. PKK terör örgütü devletin en üst yetkilileri ile muhatap edilerek rezil bir çözüm arandı. Bu arada kozmik oda açılarak devlet sırları peşkeş çekildi. Şehirlerarası yollar aylarca teröristler tarafından ulaşıma kapatıldı. Sonra 14 Aralık 2015’de Hendek operasyonları başlatılmak zorunda kalındı. 2016 Haziran ayına kadar devam eden resmi rakamlara göre 793 asker ve polis şehit, binlerce gazi vererek yurtta güvenlik sağlandı. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY), Suriye’nin Kobani (Ayn el Arap) ilçesine gönderdiği ağır silahlı Peşmerge konvoyu Şırnak’ın Silopi ilçesi yakınlarındaki Habur Sınır Kapısı’ndan yurda giriş yaptı. 29 Ekim 2014 başka gün yokmuş gibi Cumhuriyet bayramında binlerce terörist gövde gösterisi yaparak bebek katilinin fotoğrafları ve paçavraları ile adeta Devlete meydan okurcasına Devlet tarafından ikram edilen lahmacunları yiyerek geçtiler.
Tarihten ders alınsaydı hiç tekerrür eder miydi? Yurt içindeki terörist sayısı 1984 yılından sonra en fazla olduğu 7-8 binlerde genelde 4-5 bin civarında seyretti. Resmi rakamlara göre şimdilerde bu rakam yüzler ile ifade ediliyor. Ancak yurt içinde ve Irak’ın kuzeyindeki toplam terörist 10 bini hiç geçmedi ama maalesef bizim siyasi iradeyi kullanan otoritenin yanlış iç ve dış politikaları Suriye’nin kuzeyinde 100 bini aşan yüksek teknolojili ve ağır silahlarının da olduğu bir ordu ile karşı karşıyayız. 22 yıldır ülkeyi tek başına yöneten siyasi irade yasaları ve anayasayı defalarca değiştirme hatta rejim değişikliği yaparak başkanlık sistemine geçen “gücü verin ülkeyi şaha kaldıralım” diyerek defalarca yetki alan, yaklaşık sekiz yıldır ortağı ile birlikte beka sorununu çözeceklerini söyleye söyleye iktidarını sürdüren irade, en sonunda kendileri beka sorunu oldular.
Türkiye’de maalesef sözde milliyetçi parti genel başkanı “Bebek katili gelsin TBMM inde konuşsun” diyor. Bir diğeri sözde Atatürk’ün partisinin genel başkanı el yükseltiyor Kürtlere devlet vaat ediyor. Bu durumdan vazife çıkaran, cesaret alan sözde aydınlar terör ve Apo sevicileri rahatça havlamaya, haykırmaya başladılar. Tam bir kepazelik…
Şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu ne kadar güzel söylemişti; “Türkiye ne çektiyse Sahte Atatürkçülerden, sahte milliyetçilerden, sahte Cumhuriyetçilerden, sahte İslamcılardan, sahte demokratlardan ve yalancı siyasetçilerden çekti.” Bugünleri gördüğümüzde Muhsin Başkanın neden kahpece kurulan tuzakla şehit edildiğini de daha iyi anlamış oluyoruz.
Bu açıklamaların dikkat çekici bir başka yönü ise 1999 yılında bebek katilini ABD bize teslim ettikten hemen sonra Fetö’yü ABD’ye götürmüş rehin almıştı. Fetö 20 Ekim 2024’ öldü. Fetönün ölümünün hemen ardından Bahçeli, 22 Ekim’de tüm Türk milletinin kanını donduran “Apo gelsin mecliste konuşsun” şeklindeki şok konuşması da bu planın nerelerde yapıldığını deşifre etmekte.
Türkiye’yi ta 1940’lı yıllarda ABD’li ve AB’li sözde bilim adamlarının yardımı ile 7 coğrafi bölgeye ayırmakla başlayan Özerk bölgelere ve Federasyonlara bölme çalışmaları adım adım fırsat buldukça ilerlemeye devam ediyor. Kenan Evreninden, Turgut Özal ‘dan, Tayyip Erdoğan’dan, Fetösünden, Aposuna kadar birçok siyasetçinin ve terör örgütünün zaman zaman dile getirdiği federasyon söylemleri sinsice yapılan alt yapı çalışmalarıyla da destekleniyor.
Bu plan BOP’un (Büyük Ortadoğu Planı) bir parçası olarak işleyişine devam ediyor.
Eskimeyen komünist Cumhurbaşkanı başdanışmanı Mehmet Uçum’un şu açıklaması gelişmelerin özeti;
Uçum, Ekol TV’de katıldığı programda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la Bahçeli arasında sürece dair bir anlaşmazlık olmadığını belirterek, şöyle dedi: “PKK’nın bir Kürt siyasi hareketi olarak görülmesine yönelik geliştirilmiş bir devlet inisiyatifinin dili olarak anlaşılması gerekiyor.”
Hangi mihvallerin elamanı olduğu malum olan Doğu Perinçek, 2020 yılında bir televizyon programında Apo denen bebek katilinin dışarı çıkarılacağını ifade ediyor.
Bu anlayış yüz yıl önce Vahdeddin Yıldız sarayında iktidarını koruyabilmek için nasıl müstemleke olmaya razı olduysa bugünde Beştepe sarayı ve Balgat aynı tuzağa düşmekte.
Akil insanlar grubunda yer alan Temel strateji araştırma merkezi başkanı Abdurrahim Semavi “Rüdaw kanalına verdiği röportajda Türkiye’nin tüm Kürtlerle ittifak yapacağını dile getirerek, “Türk hükümetinin 15-16 aydır hazırladığı bu proje, sadece Türkiye’deki Kürt sorununun çözümüne yönelik değil projeye göre Ortadoğu Kürtleri ile büyük bir ittifak kurulacak bu projenin adıdır. Bu proje adım adım beş yıl içerisinde yapılacak.” Şeklinde açıklama yapmıştır.
Dem tv youtube kanalında Adem Karaçoban’ın sunuculuğunu yaptığı programda PKK’nın sözcülerinden Helin Ümit diyor ki “Türk Ulus devleti mecbur kaldı başka çaresi yoktur.”
Buradan nereye doğru savrulmaya gittiğimiz belli. Milletin çeşitliliğini ve kuşatıcı bir anayasa ile federasyonlara bölerek önce misakı milli sınırlarımız genişleyecek, Irak’ın kuzeyi, Suriye’nin Kuzeyi ve Güneydoğu Anadolu bölgesini içine alan yapay hormon’la sınırların genişlemesi ile viran olmuş yeni katılan bölgelerin alt ve üst yapıları Türk Milleti’nin parası ve eliyle imar ve iskan edildikten sonra serf determinasyon ile ayrılırken güneydoğu bölgemizde bizim elimizden çıkacak. Bu oyun mutlaka aziz derin Türk Milleti tarafından bozulmalı.
Çocukluğumuzdan bu güne kadar “Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir, Turan!” Diyerek yaşayan biri olarak bu hayalimizin gerçekleşmesi için şunu da iyi biliyoruz, önce Türkiye sınırları içindeki Türk milleti çatısı altında Türkmeni ile Kürdü ile Çerkez’i, Zaza’sı, Laz’ı, Boşna’ğı… tüm akraba toplumlarla bir büyük Türkiye imar etmemiz gerekir, aksi taktirde Turan bir hayal olmaktan öteye gidemez. Yurt içindeki büyük Türkiye için yedi kocalı Hürmüz’e dönmüş terör baronları ile değil tüm vatandaşlarımız ile kucaklaşan demokratik, bağımsız adil olan hukukun üstünlüğü, gelir adaletinin olduğu, şeffaf, insan haklarına saygılı, bağımsız medya, temsilde adalet, liyakat ve ehliyete, bilime dayalı bir yönetim inşa etmek zorundayız.
Terör ile terörist ile amasız, fakatsız anladıkları dilden tavizsiz mücadeleye devam etmek zorundayız…
GÜNDEM
20 Nisan 2025GÜNDEM
20 Nisan 2025GÜNDEM
20 Nisan 2025GÜNDEM
20 Nisan 2025GÜNDEM
20 Nisan 2025GENEL
20 Nisan 2025GÜNDEM
20 Nisan 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.