03 Ekim 2024 Perşembe
ÖLÜMSÜZ LİDERLİK - Ali DAĞ
ÇOK SAYIN MOLLA KASIM!.. - Aydın DELİKTAŞ
TRUMP'IN ZAFERİ "EZEREK KAZANDI - Cemalettin DOĞAN
Küresel piyasalar yeni haftaya karışık başladı
Avusturya başbakanı Sebastian Kurz ile ilgili bilinmeyenler
Mevzuyu unutanlara hatırlatarak başlayalım…
Yunus Emre’nin hayatını okuyanlar, bize ulaşan şiirlerinde en önemli kırılma noktasının Molla Kasım olduğunu bilir.
Alimler Yunus Emre’yi “Hâl ehli” olarak kabul eder. Yunus’un aşkı ve bu aşkın coşkusu öylesine yüksektir ki, artık yazdığı her mısra ile kendinden geçmiş, adeta boyut değiştirmişhaldedir.
Kâl ehli, Yunus’un bu şiirlerinden, deyişlerinden rahatsızdır. Şeriata uygun bulmaz. Kendisini uyaran bu kişilere de “Aşkım galip geldi yüreğim harlar / Âşık olan arı namusu n’eyler / Behey Yunus sana söyleme derler / Ya ben öleyim mi söylemeyince” dizeleriyle kırgınlığını, sitemlerini dile getirir…
Yüreğinde gem vuramadığı ilahi aşka ve dizelerine yansıyan bu coşkusuna karşın her an bedel ödeyebileceğini de bilir. Geldiği nokta artık Hallac-ı Mansur’un kâl ehline kendini anlatamaması ve ölüm fermanını eline tutuşturmaları gibidir.
Yunus yine de içindeki “Deli Yunus”u susturamaz, susturmaz. İtikadını sorgulayanlara itibar etmez… Mevlâna’nın, “Önceden duysaydım, cilt cilt mesnevi yazmazdım” dediği, defalarca söyletip dinlediği ve kendinden geçtiği beytini yazarak artık kâl ehlinin tüylerini de diken diken eder.
“Ete kemiğe büründüm, Yunus oldum göründüm” sözleriyle, hâl ve kâl ehlini keskin bir çizgiyle ikiye böler. Artık geri dönülmez bir zirvenin en tepesindedir…
Belli ki, Ebusuud Efendi’nin, “Bu itikattan vazgeçmemesi halinde katli vaciptir” fetvasından hayatta olmamakla kurtulur. Hoş, o günlerde yaşasa da sözünden vazgeçmeyecektir ve kuşkusuz dar ağacına çekilecektir.
Yunus dergahından ayrılıp Hakkı arama yolculuğunda üç bin şiir yazmıştır. Adeta dünyaya sığamayan Yunus, Hak ile bütünleşmesini beyitlerine, deyişlerine şiirlerine sığdırmıştır.
Kendisine karşı olan, eleştiren daha önemlisi anlamayan ve anlamamakta direnenlere de cevaplarını şiirleriyle vermiş, “Hakikatin manasın şerh ile bilmediler” diye seslenmiştir. Kendi şer’i hükümleri ile Yunus’u dinden çıkmakla suçlayanlara karşı da susmamıştır; “Hakikat bir denizdir, şeriat gemisi / Çokları gemiden çıkıp dalmadılar” demiştir. Hatta daha da ileri gitmiş tüm bunlar için “Dört kitabı şerh eden asidir hakikatte / Zira tefsir okuyup manasını bilmediler” diye meydan okumuştur.
Gün gelir, kendisinden sonra da Yunus’un deyişleri ve şiirleri tekke erbabını ve hüküm sahiplerini rahatsız eder. Yunus’un şeriatlarına uyduramadıkları şiirlerini ayıklama görevi Molla Kasım’a verilir… Molla Kasım, kendi itikadi anlayışına göre Yunus’un şiirlerini gözden geçirmeye başlar.
Bin şiirini şeriata uygun değil diye ateşe atar… İkinci bin şiirini ise insanı dinden çıkarır gerekçeyle yırtıp suya atar… Nihayet elinde son bin şiir kalmıştır ve Molla Kasım’ı titreten o beyit karşısına çıkar…
“Derviş Yunus sözü eğri büğrü söyleme
Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir!”
Molla Kasım pişmanlık duymuş mudur bilemeyiz. Artık bin şiir yakılıp meleklere, bin şiir suya atılıp balıklara teslim edilmiştir. Kalan bin şiirle görevini belki o an başlayan yürek yangını ile tamamlamıştır.
Meraklısına daha fazlası Yunus Emre’nin hayatında vardır.
Bizi ilgilendiren bugünün sayın Molla Kasımlarıdır…
Her makamdan, her mertebeden insanları kendi fikir, hüküm ve önceliklerine göre sîgayaçekmeye çalışan günümüzün modern Molla Kasımlarınadır…
Hiçbir ehliyeti, yetkisi ve etkisi olmadan “karşı olduklarına muhalif olmanın dayanılmaz cazibesine” kapılarak, seviyesine yüz adım bile yaklaşamayacakları insanları, itibarsızlaştırmak için klavye başında ortaya düşenleredir.
Kendi kendilerine verdikleri sıfatlar ile söz sahibi olduklarını, kanaat önderi kabul edildiklerini, akil yerine konulduklarını zanneden boş beleş kimlikleredir.
“Ben de varım, ben buradayım, beni de görün” çabası ile, değil yan yana gelmek gölgesinin bile seviyesine ulaşamayacakları insanlar için kendin çal, kendin oyna mahiyetinde yazıpçizenleredir.
Eline fazla gelen parmağını kullanacak yer bulamayıp önüne gelene sallama cehaletini ve cüretini gösterenleredir.
Elbette bugün hiç kimse Yunus değildir…
Görünür olan, herkesin kendi yapıp ettikleri, yazıp söyledikleri, kendi fikir dünyasının eserleri, icra makamındaysa günahıyla-sevabıyla kendi kararlarının hayata geçirilmiş halidir.
Bu şehir, birilerinin basit düzeyinden çok uzak, hiçbir karşılık beklemeden siyasi ve ticari ikbal peşinde olmadan düşünen, araştıran, yazan ve mesai sarf eden insanlarla doludur.
Ve yine herkes bilinmelidir ki, hiç kimse Molla Kasım değildir!
Kim bir diğerini sîgaya çekme gayretinde ise, önce vicdanında kendisini sîgaya çekmelidir.
Unutulmamalıdır ki, kendini Molla Kasım zannedenleri de gün gelir bir başka Molla Kasımhizaya getirir!…
Pek çok sayın Molla Kasımlar…
Sağlıcakla kalın…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.